29 Temmuz 2017 Cumartesi

4. Akyatan Yaban Hayatı Gözlem Kampı

             WWF Türkiye ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı DKMP 7. Bölge Müdürlüğü tarafından Adana Akyatan Yaban Hayatı Geliştirme Sahası'nda düzenlenen 4. Yaban Hayatı Gözlem Kampı'nda geçirdiğim dopdolu, keyifli ve bol deneyimli iki günle ilgili bir paylaşım yapmak istiyorum. Etkinlik, bu yıl 25-29 Temmuz tarihlerinde gerçekleşti.

             WWF Türkiye'yi 7 yıldır tanıyor ve çeşitli etkinliklerine katılıyorum. WWF'nin benim çevre duyarlılığımın ve doğa farkındalığımın artmasında çok büyük katkısı olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla bunun öğrencilerime de yansımaları oldu. Bu etkilerin çoğu, vakıfta Kıyı Projeleri Sorumlusu olarak çalışan Ayşe Hanım'ın vesilesiyle gerçekleşti. Kendisi gerçekten doğaya ve eğitime gönül vermiş, düşünceli, sohbet etmesi keyifli, dopdolu bir insan. Ona ve yaptığı çalışmalara büyük saygı ve sevgi duyuyorum...Kendisinin beni yönlendirdiği ve desteklediği çalışmalarla yaşamımda fark yarattığını hissediyorum. Bu kampa gelirken de hem benim hem de öğrencilerimin ufkunu genişletecek çok hoş kitaplar getirmişti.




            4 yıldır bu kampta nesli tehlikede olan türlerle ilgili sınıf içinde düzenlenebilecek etkinlikler konusunda paylaşım yapıyorum.   Enerjisi ve farkındalık düzeyi yüksek 12-15 öğretmenle kampta bir araya geliyoruz. Çok hoş, paylaşım dolu sohbetlerimiz oluyor.

              Bu yıl kamp alanında farklı olarak bu turna resimleri karşıladı bizi. Turna kuşları Japon kültüründe derin anlamlara sahip olduğu için benim için de çok özel bir kuştur. Bu yıl kampı ziyaret eden bir gönüllünün çizdiği bu harika turna resimleri gözlerimi kamaştırdı.



            Çarşamba günü gerçekleşen sunumumda nesli tehlikede olan hayvanlarla ilgili "Nesli Tehlikede Olan Hayvan Dostlarımız Sınıfımızda" projemi paylaştım.  Sonrasında Dünya'da tehdit altında olan hayvanlarla ilgili bireysel bir etkinlik gerçekleştirdik. Bu etkinlik için origamiden tehdit altında olan türlerden örnekler katlamıştım.




                
            Hemen ardından Türkiye'de tehdit altında olan hayvanlarla ilgili bir grup etkinliği gerçekleştirdik. Bunun için büyük beyaz daire şeklindeki kağıtların ortasına birer hayvan resmi çizip etrafına düşündürücü sorular yazmıştım. Gelecek zamanlarda farklı etkinlikler tasarlamaya devam etmeyi düşünüyorum.




                 Öğleden sonra Can Hoca bize sürüngenler ve amfibiler hakkında bilgi verdi. Bu iki türün özelliklerini nasıl ayırt edebileceğimizi söyledi. Bu arada Türkiye'deki yılanların çoğunun zehirsiz olduğunu, yılanların zehirli olanlarını zehirsiz olanlardan nasıl ayırt edebileceğimizi anlattı. Bu arada kavanozdaki alkol içinde bekletilmiş caretta caretta, zehirli yılan ve zehirsiz yılanı model olarak kullandı. Yılanların zehrinin bir protein olduğunu ve bu zehirlerin aynı zamanda zehrin; panzehiri olduğunu duyduğumda çok şaşırdım.



           Ardından akşam üzeri Mehmet'in "Yılanlar" ile ilgili sunumunu dinlemek oldukça keyifliydi. Yılanlarla ilgili bilgilerin ardından yılanların dini ve mitolojik yönlerine doğru geçiş yapıldı. Tabi ki bu sırada Yılanların Şahı Şahmeran'a değinememek olmazdı. Her yıl sınıfta Sennur Sezer'in Şahmeran'ını okuruz öğrencilerimle. İnsanoğlunun doğaya ve doğadaki canlılara ihanetini anlatan, bende derin izler bırakan müthiş bir efsanedir Şahmeran...

             Akşamım karanlığında Mehmet'in ardından Cemre'yi dinlemeye devam ettik. Cemre permakültür ile ilgili paylaşımlarda bulundu. Onun bu konudaki duyarlılığı, yaptığı proje ve bu konuda derin bilgiye sahip olması beni çok etkiledi. Hala üniversitede lisans düzeyinde okuyan bir öğrenci olarak bu kadar farkındalık ve bilgiye sahip olması bende hayranlık uyandırdı. İlerleyen zamanlarda permakültür ile ilgili de hem evimde hem okulumda uygulamalar yapmayı hedefliyorum. 


             Günü, gece bukalemun gözlemi ile sonlandırdık. Akşam ışık kirliliği olmadığı için yıldızların tüm ışıltısına tanıklık edebiliyorduk. Hatta yıldızların bu kadar parlak halini çok uzun zamandır görmediğimi itiraf etmeliyim. Ormanda çok fazla ilerlemeden okaliptüs ağacının üzerine kurulmuş, ağaca kamufle olsa da parlaklığıyla kendini fark ettiren bir bukalemun ile tanışmış olduk. Bir gün böyle dopdolu geçmişti.

           Ertesi gün saat  5.30'da güneş yeni doğarken yola çıktık. Rotamız sahilde 4,5 km gidiş ve 4,5 km kampa dönüş mesafesiydi. Çakalların ayak izleri neredeyse tüm sahil kenarını sarmıştı. Dalgaların kıyıya vurduğu kumun üzerinden  yürümek daha kolaydı ve buradan hayalet yengeçlerin adeta dans ettiğini keyifle izleyebiliyorduk. Rotamızda yol alırken kaplumbağa yuvalarında; kaplumbağaların yuvalarını nasıl oluşturduklarını, yuvaya geliş ve yuvadan dönüş izlerini gözlemledik.

            Gemilerden sahile atılan belkide 10larca kamyona sığmayacak kadar çok çöp gözümü ürküttü. Sağlam bir deniz yatağı ve yaklaşık 15 kg ağırlığında henüz parçalanmamış bir karpuz da sahile vuran nesneler arasındaydı. Belki de hepsinin bir kaybediliş hikayesi vardı. Can hoca, hayvanlar kolay yiyebilsin diye karpuzu parçaladı. Sahil yürüyüşü boyunca atıklara bakarken bir hayal kurdum...Ben, öğrencilerim ve bu ilçedeki tüm okullarda okuyan öğrenciler, öğretmenleri ile birlikte bu sahile gelip bir günde sahili tertemiz yapıyorlardı.

            Sahilde gidiş mesafemizin son durağı bir yeşil deniz kaplumbağası yuvasıydı. Yuvanın yerinin tespitinin ardından erken ve geç döllenmiş yumurtalar tespit edildi ve yumurtadan çıkmış yavrular ayrılarak bir kutuya koyuldu ve kampa doğru yeniden yol almaya başladık. Yavrular gece gece yarısı denize bırakılacaktı. Yumurtaların büyük bir kısmını da ne yazık ki çakallar yemişti... Biraz üzüldükten sonra çakalların da başka canlılarla beslenerek neslini devam ettirmek zorunda olduklarını düşünerek kendimi daha iyi hissetmeye çalıştım.





       Kampa dönüşümüzün ardından Cemre bize tekrar perma kültür ile ilgili uygulamalar konusunda bilgiler vermeye devam etti. Bizlere ekmemiz için tohumlar da getirmişti. Çok güzel kitap önerilerinde de bulundu.


         İkinci günün sonunda kamptan ayrılmadan önce yine fırsatı değerlendirmek istedim. Ormanın derinliklerine doğru yol aldık. Yemyeşil dev fıstık çamı ağaçlarına, yerlerdeki kozalaklar ve çam yaprakları eşlik ediyordu.  İnanılmaz bir çam kokusu sarmıştı etrafı. Öğleden sonra Çiğdem Hoca'nın ormanın büyüsü eşliğinde oynattığı oyunların bir kısmını deneyimleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.




           Artık dönüş vakti gelmişti. 5. Yaban Hayatı Gözlem Kampı'nda görüşünceye dek; harika deneyimlerle, yeni gönüllüler ve meslektaşlarla tanışmanın mutluluğuyla, Ayşe Hanım ve diğer hocalarla hoş sohbetlerin, edindiğimiz deneyimlerin, Akyatan'ın büyüleyici doğasının etkisiyle kamptan ayrıldım. Ormandan ayrılırken aracın önünden ormana doğru ilerleyen çakal da sanırım bize "hoşçakalın" demek istiyordu. Bu kampta emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor, gelecek yıl gerçekleşecek olan kamp çalışmasını sabırsızlıkla bekliyorum....






4 yorum:

  1. Merhaba,
    Aynı kampta bulunma şansına sahip oldum. Seda Hocamıza paylaşımları için çok teşekkür ediyorum. Bilginin paylaştıkça artmasının güzel bir örneğini bu kamptaki tüm eğitimciler ve katılımcılar için yaşadık.
    Unutulmaz ve harika günler için emeği geçen herkese teşekkürler
    Şükran Şireci

    YanıtlaSil
  2. Sizlerle paylaşmak çok keyifliydi. Başka bir etkinlikte bir araya gelmeyi diliyorum Şükran öğretmenim...

    YanıtlaSil
  3. Selamlar,
    Seda öğretmenim, kampta birlikte yaptığımız etkinlikler gerçekten çok anlamlı, öğretici ve ilham vericiydi. Enerjinizin hiç bitmemesi, çevrenize yaydığınız ışığın artarak devam etmesi dileklerimle çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
    Adnan AKYÜZ

    YanıtlaSil
  4. Selamlar Adnan öğretmenim...Çok teşekkür ederim. Sizleri tanıdığım için çok mutluyum....

    YanıtlaSil